A Tipi Cezaevinde Kimler Yatar? Bir Hikâyenin Ardındaki Gerçek
Bir hikâye anlatmak istiyorum. Soğuk duvarların arasında geçen, ama içinde hâlâ insan sıcaklığı taşıyan bir hikâye. Çünkü bazen bir cezaevinin kapısından içeri giren sadece suç değildir; umut, pişmanlık ve yeniden başlama arzusu da girer. “A tipi cezaevinde kimler yatar?” diye sorduğumuzda aslında merak ettiğimiz şey sadece bir sınıflandırma değil, insanın düşerken bile tutunmaya çalıştığı yönüdür.
—
Duvarların Ardında: Hikâyenin Başlangıcı
Sabahın erken saatlerinde gri minibüs ağır ağır cezaevinin önüne yanaştı. Kış soğuğu nefesleri beyaza çevirirken, minibüsten inenlerin gözlerinde aynı soru vardı: “Burada nasıl bir hayat bekliyor bizi?”
İçlerinden biri Ali’ydi. Otuz beş yaşında, inşaat mühendisi. Bir iş kazasında ihmali olduğu iddiasıyla yargılanmış, “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan hüküm giymişti. Yanında ise Zeynep vardı; cezaevi psikoloğu, mesleğine tutku ile bağlı, ama her gün yeni bir hikâyenin ağırlığını omuzlarında taşıyan bir kadın.
Ali, içeri girerken Zeynep’in gözleriyle karşılaştı. O anda ikisinin de bilmediği şey şuydu: Bu karşılaşma, cezaevi duvarlarının bile yumuşatamayacağı kadar insani bir dostluğun başlangıcı olacaktı.
—
A Tipi Cezaevi Nedir, Kimler Yatar?
A tipi cezaevleri, Türkiye’deki en eski infaz kurumlarıdır. Genellikle kısa süreli hapis cezası alanlar, disiplin gereği geçici olarak gönderilen mahpuslar veya kapasite sorunu nedeniyle yerleştirilen tutuklular burada bulunur. Güvenlik seviyesi orta düzeydedir; tek veya birkaç kişilik koğuşlar, sınırlı sosyal alanlar ve düzenli denetimlerle yönetilir.
Ali’nin dosyasında yazan suç “kasten” değil, “taksirle” işlenmişti. Yani kasıt yoktu, ama sonuç ağırdı. Bu yüzden A tipi cezaevine yerleştirilmişti. Burada yatanların çoğu, benzer şekilde kaderin yanlış bir adımıyla adaletin katı yüzüyle tanışanlardı.
Bir trafik kazası, bir kavga, bir anlık öfke ya da bir hatalı karar… Hepsi aynı kapıdan geçiyordu.
—
Ali ve Zeynep: Akıl ile Kalbin Diyaloğu
Ali içerideyken her şeyi planlıyordu. Çıkınca çalışacağı şantiyeyi, borçlarını nasıl ödeyeceğini, hayatını nasıl düzene koyacağını… Çözüm odaklıydı; duvarların bile bir “proje planı” olduğuna inanıyordu.
Ama Zeynep farklıydı. O, insanın içinde kırılan parçaları tamir etmeye çalışıyordu. Her seansında “burada olmaktan ne öğrendin?” diye sorar, Ali’yi dinler, sessiz kaldığında bile anlamaya çalışırdı.
Bir gün Ali dayanamadı ve dedi ki:
— “Ben mühendisliğimi kaybettim Zeynep Hanım, peki ya siz? Burada her gün bu kadar hikâyeyi dinlerken siz neyi kaybediyorsunuz?”
Zeynep, gözlerini kaçırmadan cevapladı:
— “Belki biraz umudumu. Ama her sabah yeniden buluyorum; birinin değiştiğini, birinin yüzünün yumuşadığını görünce.”
O anda Ali anladı: A tipi cezaevi sadece cezanın yattığı yer değil, insanın yeniden düşünmeyi öğrendiği bir okuldu.
—
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
Erkek mahpuslar genellikle çözüm arardı: “Nasıl erken çıkarım?”, “Dava sürecinde ne yapmalıyım?”, “Buradan sonra nasıl ayakta kalırım?”
Kadın personel veya ziyaretçiler ise ilişkisel yaklaşırdı: “Nasıl hissediyorsun?”, “Ailenle iletişimin nasıl?”, “Kendini affedebildin mi?”
İşte bu fark, cezaevinin gerçek dinamiğini oluştururdu. Bir yanda düzen, strateji ve kontrol; diğer yanda empati, sabır ve içgörü.
Ve çoğu zaman, ikisinin dengesi insanı hayata bağlardı.
—
A Tipi Cezaevi: Sessiz Öğretmen
A tipi cezaevinde yatanlar genellikle “tehlikeli suçlular” değil, hayatın yanlış bir anında tökezleyenlerdir.
Ama o duvarlar, herkes için aynı dersi verir:
Özgürlük, kaybedince anlam kazanır.
Oradaki her mahpus, dışarı çıkınca bir daha aynı hatayı yapmamaya dair kendi sözünü verir. Bazıları tutar, bazıları unutup yine düşer. Ama Zeynep’in dediği gibi:
— “Düşen insanı suçlamak kolay, kalkmasına yardım etmek zor olan.”
—
Son Söz: Duvarların Ardında İnsan Kalmak
Ali tahliye olduğunda elinde küçük bir defter vardı. Zeynep’e hediye etti. İçinde sadece bir cümle yazıyordu:
> “Duvarlar beni ayırmadı, düşünmek öğretti.”
A tipi cezaevinde kimler yatar?
Kimi suçtan, kimi kaderden, kimi de kendi içinden… Ama hepsi, orada insan kalmanın ne kadar zor ve aynı zamanda ne kadar değerli olduğunu öğrenir.
—
Belki senin de bir tanıdığın, bir hikâyen, bir düşüncen vardır bu konuda. Yorumlarda paylaş; çünkü bazen en gerçek iyileşme, konuşmaya cesaret etmekle başlar.